Freud'daki "Ego and Id"i türkçede bir dönem "Ego ve İd" olarak karşılamamız doğruydu. "Ego-Süperego" da öyle.
Mead'deki "I and Me" de bir dönem "I ve Me" olarak karşılanıp quasi-etimolojiden uzak anlamları/anlam alanları oturduktan sonra türkçeleşebilirdi.
Mead'de sadece "I" ve "Me" yok "Self" gibi kavramlar da var. Onları karşılarken sadece leksikal anlamlarına bakmamak, stipulasyona uğramış, tanımlanmış anlamlarını da bilmek lazım.
"Ben/Benlik/Ben'im", "Öz/Öz'lük/Özüm" ile karşı karşıya getirilerek bir şeyler aramamızda fayda var. Burada "self" oluşumuz meselâ "kendi'liğimiz" gibi önkavramlardan yola çıkılarak karşılanmaya çalışılabilir. Akla ilk gelenle değil. İyice düşündükten sonra da kollokviyumlarda, proseminerlerde dolaşıma sunup sınamak gerekir.
"Bireysel ben" ve "sosyal ben" kavramlarına alışamadım. Orijinal metinleri bilişim, türkçeden kaynakları okumayışım (bazan gerçekten gereksiz, kavramları yerleşmemiş bir tartışmada), yerleştirilen kavramları başka bir tartışmanın kavramları sanmama yol açtı. Bunda her zaman sorun olmayabilir. Lakin tartışmalar ikincil (ve bazan daha da derin) metinlere/kaynaklara referansla yürütüldüğünde ciddi anlaşılmazlıklar söz konusu olabiliyor. Olgunlaşmış yorumlardan ve aktarımlardan kaynaklanmadıkça kavram önerileri konunun kendisini açmasını, farklı diskurlardan, ilgi ve seviyelerden konuya katılımı engelleyici olabiliyor.
Önerim? İlle de bir önerim olacaksa, "ben", "öz", "kendi" gibi önkavramların türevlerini yavaş yavaş "manevîbilimler"in (geisteswissenschaften veya sosyal+insanbilimlerin) alanına zorlamadan sokmamız lâzım. Burada iki ayrı "öz" ("me" ve "essence") ve "öz-lük" ("ben-lik"teki ve "özlük hakları"ndaki gibi) anlamlarının gündelik diskurda da ayrışmış kullanımlarının yerleşmesini/oturmasını/hatırlanmasını beklemek lazım. Gerisi kendiliğinden gelir.
Tire, apostrof farketmez. Ayırd edilebilmeleri için koydum. gündelik dilde edebî sanat yapılmıyorsa, anlam ayrışması için yer yer kullanılabilir. Egzantirizm işi olmaz, korkmayın.
ve saire